Tripofobi Sadece “Delik Korkusu” mudur?
Aslında, “delik korkusu” demek bu olguyu tam anlamıyla açıklamaya yetmiyor. Toplu halde duran deliklerin ya da gözenekli yapıların yanı sıra, süngerimsi yapılar, sabun köpükleri gibi minik kendini tekrarlayan şekiller, üzerinde küçük küçük kabarcıklar bulunan yara veya yanık izleri ve hatta ayçiçeğindeki yan yana dizili çekirdekler gibi çıkıntılı yapılar bile bu korkuya sahip insanlara zor anlar yaşatabiliyor. Tüm bunların ortak noktası ise doğada kendi kendini tekrarlayan organik yapılı şekiller olmaları. Her ne kadar bilim insanları bu olguya korku demişlerse de, tripofobisi olduğunu düşünen insanlar bunu bir korku duygusu ile ilişkilendirmekten ziyade, daha çok bir tiksinme ya da gördüğünden rahatsızlık duyma olarak tanımlıyorlar. Her ne kadar bilim insanları bu olguya korku demişlerse de, tripofobisi olduğunu düşünen insanlar bunu bir korku duygusu ile ilişkilendirmekten ziyade, daha çok bir tiksinme ya da gördüğünden rahatsızlık duyma olarak tanımlıyorlar. İstemsiz olarak verilen tepkiler kişiden kişiye göre değişebiliyor. Araştırmaya katılan tripofobiklerin ifadelerine göre, tüylerin diken diken olması, sanki deliklerin veya kabarcıkların içinden bir şeyler çıkacakmış hissi, kaşıntı, kalp çarpıntısı, mide bulantısı, sinirlilik hali, hatta kimi durumlarda bayılma hissi gibi tepkiler bazen tek başına bazen de birkaçı bir arada ortaya çıkabiliyor. İnsanoğlu köpek tarafından ısırılmış olduğunuz için köpeklere karşı korku geliştirmek gibi travmatik olaylardan tutun da, sürekli karanlıkta korku filmleri seyredince karanlıkta yalnız kalma fobisi geliştirmek gibi öğrenilmiş korkulara; hatta ve hatta sizi endişeli bir kişilik yapısına eğilimli kılabilecek birtakım genetik faktörlere kadar sebepler fobileri geliştirebiliyor.
Cole ve Wilkins ise tehlike arz edebildiklerinden doğada bulunan bu tür oluşumlardan kendi kendini tekrar eden şekiller, delik ve kabartı öbeklerinden korkacak şekilde evrimleştiğimizi, yani bu korkunun sebebinin biyolojik kaynaklı olabileceğini söylüyor. Araştırmaya katılmış deneklerden birinin kendisine sunulan fotoğraf menüsü içerisinden ölümcül zehre sahip bir mavi halkalı ahtapot fotoğrafı karşısında kendini kötü hissettiğini söylediği sırada, Cole ve Wilkins ve ekibi bu durumun evrimsel adaptasyonun bir örneği olduğunu öne sürdüler. Çünkü onlara göre denek, ahtapot üzerindeki halka kümeleri ile hayvanın zehirli ya da tehlikeli olma ihtimali arasında bilinçdışı bir ilişki kurmuş olabilirdi.
Bu fikirlerini test etmek için aralarında kutu denizanası, kral kobra ve taş balığı gibi dünyanın 10 zehirli hayvanının fotoğraflarını alıp üzerlerindeki şekilleri incelediler. onuç olarak, bu şekiller ile tripofobiyi tetikleyen formasyonlar arasında benzerlikler buldular. Bu teoriye göre insan evrimi süresince bazı zehirli ya da tehlikeli hayvanların ve bitkilerin üzerinde bulunan şekillerden uzak durmak gerektiğine dair seçilim baskısı zaman içerisinde tripofobiye dönüşmüş olabilir. Yaptıkları araştırmada tripofobisi olmayan deneklerin bile tripofobik öğeler içeren görselleri, normal fotoğrafları değerlendirdikleri gibi “Rahatlıkla bakabiliyorum” kategorisinde değil de, “bakması biraz rahatsız edici” kategorisinde değerlendirdiklerini görmüşler. Buna dayanarak Cole, her ne kadar farkında olmasak da herkesin tripofobik eğilime sahip olduğunu düşünüyor. Yunanca trýpayani “delik” ve phóbos, yani “korku” sözcüklerinden oluşan “tripofobi” yani “delik korkusu” insanların %16’sında görülüyor. Evrimağacı’nın haberine göre; kişilerin günlük yaşamlarını etkilemiyor olması sebebiyle henüz tıp literatürüne girmemiş olsa da, giderek artan sayıda insanın bu tür görüntülerle ilgili duyduğu rahatsızlık hisleri sosyal medya ortamlarında anlatıyor oluşu, İngiltere’nin Essex Üniversitesi araştırmacıları Geoff Cole’u ve Arnold Wilkins’i, bu olguyu araştırmaya sevk etmiş. Kaynak : cnnturk.com
Not: Doktorunuza danışınız
Tripofobi Sadece “Delik Korkusu” mudur?
Aslında, “delik korkusu” demek bu olguyu tam anlamıyla açıklamaya yetmiyor. Toplu halde duran deliklerin ya da gözenekli yapıların yanı sıra, süngerimsi yapılar, sabun köpükleri gibi minik kendini tekrarlayan şekiller, üzerinde küçük küçük kabarcıklar bulunan yara veya yanık izleri ve hatta ayçiçeğindeki yan yana dizili çekirdekler gibi çıkıntılı yapılar bile bu korkuya sahip insanlara zor anlar yaşatabiliyor. Tüm bunların ortak noktası ise doğada kendi kendini tekrarlayan organik yapılı şekiller olmaları. Her ne kadar bilim insanları bu olguya korku demişlerse de, tripofobisi olduğunu düşünen insanlar bunu bir korku duygusu ile ilişkilendirmekten ziyade, daha çok bir tiksinme ya da gördüğünden rahatsızlık duyma olarak tanımlıyorlar. Her ne kadar bilim insanları bu olguya korku demişlerse de, tripofobisi olduğunu düşünen insanlar bunu bir korku duygusu ile ilişkilendirmekten ziyade, daha çok bir tiksinme ya da gördüğünden rahatsızlık duyma olarak tanımlıyorlar. İstemsiz olarak verilen tepkiler kişiden kişiye göre değişebiliyor. Araştırmaya katılan tripofobiklerin ifadelerine göre, tüylerin diken diken olması, sanki deliklerin veya kabarcıkların içinden bir şeyler çıkacakmış hissi, kaşıntı, kalp çarpıntısı, mide bulantısı, sinirlilik hali, hatta kimi durumlarda bayılma hissi gibi tepkiler bazen tek başına bazen de birkaçı bir arada ortaya çıkabiliyor. İnsanoğlu köpek tarafından ısırılmış olduğunuz için köpeklere karşı korku geliştirmek gibi travmatik olaylardan tutun da, sürekli karanlıkta korku filmleri seyredince karanlıkta yalnız kalma fobisi geliştirmek gibi öğrenilmiş korkulara; hatta ve hatta sizi endişeli bir kişilik yapısına eğilimli kılabilecek birtakım genetik faktörlere kadar sebepler fobileri geliştirebiliyor.
Cole ve Wilkins ise tehlike arz edebildiklerinden doğada bulunan bu tür oluşumlardan kendi kendini tekrar eden şekiller, delik ve kabartı öbeklerinden korkacak şekilde evrimleştiğimizi, yani bu korkunun sebebinin biyolojik kaynaklı olabileceğini söylüyor. Araştırmaya katılmış deneklerden birinin kendisine sunulan fotoğraf menüsü içerisinden ölümcül zehre sahip bir mavi halkalı ahtapot fotoğrafı karşısında kendini kötü hissettiğini söylediği sırada, Cole ve Wilkins ve ekibi bu durumun evrimsel adaptasyonun bir örneği olduğunu öne sürdüler. Çünkü onlara göre denek, ahtapot üzerindeki halka kümeleri ile hayvanın zehirli ya da tehlikeli olma ihtimali arasında bilinçdışı bir ilişki kurmuş olabilirdi.
Bu fikirlerini test etmek için aralarında kutu denizanası, kral kobra ve taş balığı gibi dünyanın 10 zehirli hayvanının fotoğraflarını alıp üzerlerindeki şekilleri incelediler. onuç olarak, bu şekiller ile tripofobiyi tetikleyen formasyonlar arasında benzerlikler buldular. Bu teoriye göre insan evrimi süresince bazı zehirli ya da tehlikeli hayvanların ve bitkilerin üzerinde bulunan şekillerden uzak durmak gerektiğine dair seçilim baskısı zaman içerisinde tripofobiye dönüşmüş olabilir. Yaptıkları araştırmada tripofobisi olmayan deneklerin bile tripofobik öğeler içeren görselleri, normal fotoğrafları değerlendirdikleri gibi “Rahatlıkla bakabiliyorum” kategorisinde değil de, “bakması biraz rahatsız edici” kategorisinde değerlendirdiklerini görmüşler. Buna dayanarak Cole, her ne kadar farkında olmasak da herkesin tripofobik eğilime sahip olduğunu düşünüyor. Yunanca trýpayani “delik” ve phóbos, yani “korku” sözcüklerinden oluşan “tripofobi” yani “delik korkusu” insanların %16’sında görülüyor. Evrimağacı’nın haberine göre; kişilerin günlük yaşamlarını etkilemiyor olması sebebiyle henüz tıp literatürüne girmemiş olsa da, giderek artan sayıda insanın bu tür görüntülerle ilgili duyduğu rahatsızlık hisleri sosyal medya ortamlarında anlatıyor oluşu, İngiltere’nin Essex Üniversitesi araştırmacıları Geoff Cole’u ve Arnold Wilkins’i, bu olguyu araştırmaya sevk etmiş. Kaynak : cnnturk.com
Not: Doktorunuza danışınız